Translate

14 Ağustos 2013 Çarşamba

ANADOLU KÜLTÜRÜNDE DEFNE AĞACI








Türkçedeki “Defne” isminin kaynağı antik Daphne söylencesi olup, bu durum Anadolu’nun özgün biyolojik sürekliliğinin, özgün kültürel sürekliliğinin de kaynağı olduğu görüşümüzün en bariz kanıtıdır.

Defne ağacı Laurus nobilis’in anavatanı Anadolu ve Balkanlar’dır.

Bütün yıl koku yayan ender ağaçlardan biridir. Kökeni Anadolu olan ve etkili bir kokusu olan defnenin, Anadolu kökenli kültürleri etkilemesi de kaçınılmazdır.

Hititler , “alanza” adını verdikleri defne ağaçından ilaç elde etmişlerdir.

Antik dönemde , kendisi de Anadolulu olan Apollon’un gözdesi olan bir ağaçtır defne. 

Güneşli yerleri seven bir ağaç olması , onun Güneş Tanrısı Apollon ile ilişkilendirilmesine neden olmuş, her dem yeşil kalması da onu ölümsüzlüğün sembolü yapmıştır.

Hititlerin Güneş Tanrıçası törenlerinde kullandığı güneş kursu motifi, belki de defne yaprağı dallarıyla tamamlanıyordu. Ne de olsa her devirde güneşe tutukun bir ağaçtır defne.

Mitolojide Apollon , peri kızı Daphne’yi elde etmek istediğinde, peri kızı ondan kurtulmaya çalışmış, kurtulamayacağını anlayınca Toprak Ana’dan yardım istemiş, Toprak Ana da onu defne ağacına dönüştürmüştür.

Bunun üzerine Tanrı Apollon, değerli kahramanların, muhariplerin ve sanatçıların başlarına defne yaprakları takılmasını istemiştir. Antik Yunan ve Roma’da önemli kişilerin başlarını defne yapraklarıyla süsledikleri bilinmektedir.

Antik çağlarda Apollon tapınaklarının çevresi defne ağaçlarıyla yeşillendirilmiş olmalıdır. Zira Apollon tapınaklarında görevli biliciler, geleceği görebilmek ve kendilerine başvuranların isteklerini gerçekleştirebilmek için Tanrı Apollon’a adanmış olan defne yapraklarını çiğniyor ve uykuya yatıp (istiareye yatıp) onun kehanet gücüne sahip oluyorlardı. Kahinden uygun cevabı alanlar, başlarına bir defne çelengi takarak evlerine gönderiliyorlardı.

Bu ritüel Didim Apollon Tapınağında da uygulanmaktaydı. Defne ağacının yapraklarında güçlü bir zehir vardır. Antik çağlarda rahipler bunu çğneyince kendilerinden geçerler ve delirecekmiş gibi olurlardı. O zaman aşkın duruma geçerek biliciliğe başlarlar, gaipten, yani bilinmeyenden haber verirlerdi. Yani defne, antik çağlarda Tanrı’ya ulaşma ve öteki aleme geçiş aracıydı.



Mitolojide Apollon’a özgünlenen defne ağacı, Osmanlı döneminde efe kültürünün totem niteliğindeki kutsal ağacı olarak konumunu devam ettirmiştir.

Efe ve zeybek kültüründe bu ağaca “teknel” denilirdi. Bu ağaç, ölümün olduğu kadar, bedeli ölüm olsa bile vefakarlığın da sembolüdür. Efenin yanına, kızan (genç erkek) kabul edilebilmek için bir tören yapılır; bu törende sabahın ilk ışıkları ile dağa çıkılır; merasim sonunda, defne ağacına silahlar asılırdı.

Efe ve zeybekler normal zamanlarda bu ağacın olduğu dağlarda gezmezler. Tören sonunda bu ağaç ile kızan özdeşleştirilir; efe bıçağını bu ağaca saplar ve “Sözünde durmayanın şu yatağan böğrüne batsın mı?” diye kızana sorardı.

Kızan adayı bu soruya “Evet” derse efenin grubuna kabul edilirdi. Böylece efe, grubuna yeni katılan genç erkeğe ihanetinin bedelinin ölüm olacağını hatırlatırdı.




Ege dağlarında gezen kızanlar da herhalde bu ağacı gördüklerinde ve kokusunu duyduklarında kızanlığa giriş töreninde verdikleri sözleri hatırlarlardı. Ağacın keskin ve uyandırıcı kokusu mesajın unutulmamasını sağlayan bir hatırlama aracıydı belki de.

Efe geleneğinin Ege’nin özgün florasıyla ilişkisini göstermesi açısından ilginç bir ritüeldir bu uygulama. Antik çağlarda daphne olarak bilinen bu ağacın mitolojideki öyküsü de efelerin ritüelleriyle örtüşmektedir.

Zira Daphne, Apollon’dan kurtulmak, bakire kalabilmek için kendini defne ağacına dönüştürür. Daphne kendisine Artemis’i örnek almaktadır. 

Artemis tapınmalarında da tapınaklara sadece bakire genç kızlar ve bakir genç erkekler kabul edilirdi. Kızan ve zeybekler de efenin izni olmadan evlenemezlerdi. Kızanların bakir kalmaları, belli bir amaç için fedakarlıkta bulunmaları ile teknel (defne) ağacının mitolojik hikayesi birbirine oldukça paraleldir.

Zaten kızanlık töreninin sonunda da teknel ağacı ile kızanın özdeşleştirilmesinin mantığında bu vardır.

Zeybek kültüründe defne ağacının kesilmesi ve yakılması hem yasak hem de günahtı. Bu ağacın yetiştiği yerlerin bereketli olduğuna inanılırdı. Defne ağacının meyveleri kutsal sayıldığı için bu meyveyi zeybekler silahlarına sürerlerdi. Böylece onun kendilerini koruyacağına , silahlarını güçlü kılacağına inanılırdı. 

Bu ağaca zeybekler arasında “ölüm ağacı”, yetiştiği dağlara da “ölüm dağı” denirdi. Bu nedenle zeybekler, zorunlu olmadıkça bu ağacın bulunduğu dağlarda gezmezlerdi.

Hatay ilinde, günümüzde Harbiye olarak bilinen Roma döneminde Apollo kültü ile ilgili bir alan olan Daphne, sevmeye ve sevişmeye özgünleşmişti. Romalı komutanlar, askerlerinin Harbiye dolaylarına ve defne ormanına gitmelerini yasaklamıştı. Bu yasak ile efe ve zeybeklerin defne ağacının olduğu yerler gitmemeleri , ondan uzak durmaları birbirine benzer uygulamalardır.

Defne ağacı Anadolu’da halk ilaçları yapımında da kullanılır. Roma döneminin Adanalı hekimi Dioscorides, defne yapraklarının mide , ağız yaraları, iltihap ve akrep sokmalarında kullanıldığını belirtmiştir.

Yapraklarının özsuyu antiseptik olup, karın ağrısı, romatizma, adale uyuşması hastalıklarında ağrı kesici olarak kullanılır. Ayrıca soğuk algınlığı ,siyatik, şeker, kulunç ağrısı, uyuz, çıban, basur, öksürük ve ülser hastalığında yararlanılır. Batı Anadolu’da meyveleri iştah açıcı olarak kullanılmaktadır.

Günümüzde defne ağacının özellikle kas ve eklem hastalıklarında kullanılması, antik dönem ve sonrasında bu ağacın kas gücüyle görev yapan savaşçı insanlara özgünlenmesinin nedenlerinin de ipucunu vermektedir. 

Defne ağacının yukarıda belirtilen özellikleri onun büyü uygulamalarında da kullanılması sonucu doğurmuştur. Her derde deva olarak algıladığından olacak, Antalya’nın Kale ilçesinde , dallarının kabukları soyulmak suretiyle defneden nazarlık yapılmaktadır. Besbelli nazara da iyi gelmektedir defne !

Günümüzde defne ağacı yaprakları yemeklere tat ve koku vermek için de kullanılır. Defnenin hoş kokulu yaprakları kurutularak baharat yapılır ,sos , çorba ve sirkelerde aroma verici olarak kullanılır. Defne yaprağı özellikle balık yemeklerinde tercih edilir. 
Defne yaprakları ile meyvelerinden elde edilen yağ çok kalitelidir. Bu nedenle kozmetik ve sabun sanayinde kullanılır.

Defne ağacının, etkili kokusu dolayısıyla arı peteklerini, elbise, halı ve kilimleri güveden koruma, çamaşırların güzel kokmasını sağlama gibi işlevlerle kullanımı da söz konusudur. Türkiye defne ihracatında dünyada ilk sıradadır.

Defne , muhteşem kokusu ve güzel görünümüyle bütün Anadolu uygarlıklarında yer edinen ender ağaçlardandır. Bu yüzden adı binlerce yıldan beri değişmemiş, ismi farklı kültürleri de birbirine bağlamıştır. 

O Anadolu’nun mağrur kızı, bir ideale adanmış yaşamların sembolü, savaşçıların ise baş tacıdır.



Yazı: Hasan Torlak
Botanik Danışmanı : Doç.Dr.Galip Akaydın
Yolculuk Dergisi, 2011 Sayı 79 




ek yazı



…//…